Öz Hakiki Muz Cumhuriyeti: Honduras

honduras

Kristof Kolomb 1500’lerin başında Yeni Dünya’ya yaptığı dördüncü ve son seferinde, Karayip Denizi’nin fırtınalı, çalkantılı, zor sularında uzun süre mücadele ettikten sonra gemisini bugünkü Trujillo’ya sağ salim ulaştırmayı başardığında ‘Gracias a Dios que hemos salido de esas honduras’ demiş. Yani ‘Tanrı’ya şükürler olsun kurtulduk şu derinlerden’. İspanyolca’da ‘derinler’ manasına gelen ‘ honduras ’ kelimesi de bu bölgenin ve daha sonra ülkenin adı olarak kalmış.

Dünyanın en güzel, fakat aynı zamanda en hırçın denizlerinden biri olan Karayipler’in Kristof Kolomb’u canından bezdirmiş olma ihtimali yüksek, ama Kolomb’un bu sözü gerçekten söylediğini duyan elbette yok. Fakat kabul edelim, şık bir hikaye.

Karayipler Denizi, beyaz adamın dünyanın bu taraflarını keşfinden kısa süre sonra, başta altın olmak üzere Yeni ve Eski Dünya arasındaki ticaretten kendine düşen payı zorla almak isteyen korsanların cirit attığı bir denize dönüşünce, bugün Honduras’ın turizm merkezi olan Bay Adaları da Jack Sparrow’ların yuvası haline gelmiş. Ancak korsanlık tarihe karıştığından beri buralar epey değişti: Pudra kıvamındaki bembeyaz kumsallar, turkuaz renkli bir deniz, palmiyeler ve akşamüstü güneşin batışına yakın, elinde kadehiyle beline kadar suyun içinde olduğu halde kıyıdan gelen müziğin ritmine uygun salınan turistler… Honduras’ın incisi Roatan’a hoşgeldiniz!

Avustralya’da bulunan Büyük Bariyer Resifi’nden sonra dünyanın en büyük ikinci resifi olan Mezoamerikan Bariyer Resifi Honduras’ın kuzeyinden geçiyor. Bu resife çok yakın konumu nedeniyle sahip olduğu doğal zenginlikler sayesinde Roatan Adası cruise seyahatlerinin, dalış maceracılarının, balayı turistlerinin ve ekolojik tur düşkünlerinin uğrak yeri. Su altı zenginliklerine yakından şahit olmak isteyenler şnorkel yaparken balina köpekbalığı görebilir, yunuslarla yüzebilir, olağanüstü güzellikteki mercanları inceleyebilirler. Aletli dalışseverleri ise 30’dan fazla dalış noktasında, yüksek görüş mesafesi eşliğinde çok canlı duvar, resif ve batıklar bekliyor. Dalış noktalarının kıyıdan botla sadece 15 dakika uzaklıkta olduğunu da ekleyelim.

Roatan’a ana karadaki La Ceiba’dan günde iki kez düzenlenen hızlı feribot seferleriyle ulaşabileceğiniz gibi, Amerika Birleşik Devletleri’nin çeşitli şehirlerinden direkt uçakla da gelebilirsiniz. Evet, sadece 77 km uzunluğundaki bu incecik, küçük adanın uluslararası bir havalimanı var. Popülerliğini buradan ölçebilirsiniz.

Gönül isterdi ki, Honduras sadece bu cennet kumsallardan ibaret, mutlu bir ülke olsun. Ancak Kuzey Amerika’dan Güney Amerika’ya uzanan ince kara parçasının tam ortasında yer alan, 8 milyon nüfusa sahip, Ege Bölgesi’nden biraz daha büyük bu ülkenin ömrü, kaderdaşı olan diğer komşuları gibi, Amerika Birleşik Devletleri’nin güdümünde geçti.

Dünyanın her tarafındaki politikacıların ağzından düşmeyen ‘Burası Muz Cumhuriyeti değil!’ ifadesindeki ülkeyi Afrika’da bir yer zannediyorsanız yanılıyorsunuz. İlk, gerçek, öz hakiki muz cumhuriyeti Honduras’tır. İlkesiz, kuralsız, genellikle diktatörlük meraklısı bir kişi veya zümre tarafından idare edilen, yolsuzluklarla dolu, başıbozuk ülkeleri küçümsemek için sarf edilen bu terim ilk defa ABD’li yazar O. Henry tarafından 1904 yılında kullanmıştı. Honduras bu lakabı kazanmasını Amerika Birleşik Devletleri’nin üzerinde uyguladığı politikalara borçludur.

Bu güzel kokulu, tatlı, tropik, sarı meyve başlangıçta yol inşaatlerinde çalışan işçileri doyurmak için ucuz gıda sağlamak amacıyla yetiştirilmeye başlanmışsa da, kısa süre içinde kar marjının ve pazar potansiyelinin yüksek olduğunun anlaşılmasıyla önemli bir emtia haline gelir. Çok geçmeden Amerika Birleşik Devletleri kökenli United Fruit Company kurulur ve şirket, başta Honduras olmak üzere, bölgede geniş muz plantasyonları açar. Onbinlerce işçi karın tokluğuna plantasyonlarda çalışır. Muzlar Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Avrupa’ya ihraç edilir. Fakat bu ticaretin tek faydası şirketin kendisinedir, yerel ekonomiye ve ülkenin gelişimine hiçbir katkısı olmaz. O nedenle bu plantasyonlar ‘modern sömürgeciliğin simgesi’ olarak anılır.

United Fruit Company’nin ticari çıkarları uğruna siyasete müdahalesi Orta Amerika’nın toplumsal ve politik hayatını derinden etkiler ve günümüze kadar devam eden çeşitli karışıklıkların da temeli olur. Darbeler, uyuşturucu kartelleri ve suç örgütleri ülkenin vazgeçilmez parçaları haline gelir. Bu karışıklıklar Honduras’ı bir dünya birinciliğiyle taçlandırır. Ne yazık ki pek övünülecek bir birincilik değildir bu: Birleşmiş Milletler verilerine göre Honduras dünyanın açık ara en yüksek cinayet oranına sahiptir. Ancak son 150 yılda muzla yaşadığı ilişkinin ülkenin imajını belirlemesine izin vermek Honduras’a yapılacak en büyük haksızlıktır. Çünkü bu toprakların binlerce yıla dayanan derin bir kültürel birikimi olduğu unutulmamalı.

Honduras’a seyahat ettiğinizde sadece tek bir yeri ziyaret etme fırsatınız olsa, görmeyi seçeceğiniz yer Copan olmalı. 1570’te Diego Garcia de Palacio tarafından keşfedilen Copan, Maya Medeniyeti’nin en önemli şehirlerinden biriydi. Copan Vadisi’ndeki yerleşim Kolomb’un buraya ayak basmasından 3000 yıl önce başlamıştı gerçi, ama bölge altın devrini Mayalar sayesinde yaşadı.

M.S. 100 yılı civarında Guatemala’nın yüksek bölgelerinden buraya gelmeye başlayan Mayalar Copan Vadisi’ne yerleştiler. Klasik Maya Dönemi de denen M.S. 300-900 yılları arasında 16 liderin arka arkaya hüküm sürdüğü büyük bir hanedanlık kuruldu Copan’da. Matematik, astronomi ve hiyeroglif yazı alanlarında önemli ilerlemeler sağlandı. Beşyüzyıla yakın bir süre devam eden imparatorluk kuraklık ve açlık nedeniyle 10. yy’ın başında çöktü ve Copan şehri kaderine terk edildi.

Copan Harabeleri 1980 yılından beri Unesco Dünya Mirası listesinde bulunuyor. Bu etkileyici ören yerini ziyaretiniz esnasında Virgilio’ya rastlamanız büyük olasılık. Bugün 50’li yaşlarına yaklaşan ve onyıllardır Copan’da rehberlik yapan Virgilio’nun asıl ismi tabii ki bu değil. Bu isim ona ilkolkula başladığında İspanyol kökenli öğretmeni tarafından verilmiş, zira neredeyse iki satır süren orijinal Maya adını ne akılda tutmak ne de telaffuz etmek pek kolay değil. Virgilio, küçük yaşta anne ve babasını kaybettiği için babaannesi ve büyükbabası tarafından büyütülmüş. Tek kelime İspanyolca bilmeyen yaşlı çift torunlarıyla sadece Maya dilinde konuşmuş, ona bildikleri kadarıyla Maya yazısını öğretmişler. İspanyolca’yı ancak okul çağında öğrenen Virgilio, 20’li yaşlarına gelene kadar ne bildiğinin farkında değilmiş. 1980’de Copan’ın Dünya Mirası listesine alınması, temizlenip kazı ve koruma programının başlaması hayatının dönüm noktası olmuş. Bugün Structure 26 olarak isimlendirilen ve Copan’daki en önemli bilgi kaynağı kabul edilen taş merdivenin üzerine bezeli hiyeroglifleri çatır çatır okuyabildiği ortaya çıktığında kazı ekibi sevinçten elini sıkıp yanaklarından öpmüş Virgilio’nun. Yıllarca Copan’daki hiyerogliflerin çözümlenmesinde ekiple birlikte çalışmış. Doğal olarak bu önemli Maya şehri hakkında en fazla bilgi sahibi rehberlerden biri. Honduras’ı yakından tanımak için tanışmanız gereken kişi işte O’dur.

Bir Latin Amerika ülkesinin futboldan ayrı düşünülmesi zor. Ancak dünyanın her yerinde önce coşkuyu, eğlenceyi, yeteneği, fiziksel kondüsyonu, kazanma hırsını, taktiği, mücadeleyi ve belki de en önemlisi parayı akla getiren futbol, Honduras’ta resmen savaşla birlikte anılır, çünkü ülke tarihe ‘Futbol Savaşı’ olarak geçen bir olayın taraflarından biridir.

1960’ların sonunda Honduras’ta 300.000’den fazla El Savadorlu yaşıyor ve çalışıyordu. Kendi ülkelerinde bulamadıkları iş imkanı ve refahı komşularında bulmuş, sınırın diğer tarafına iltica etmiş, tarımsal arazilerin sahibi olmuşlardı. Ancak hepi topu 8 milyon nüfusu bulunan Honduras kendi vatandaşları yerine komşusunun vatandaşlarının Honduras’ın nimetlerinden faydalanmasından rahatsızdı. 60’ların sonunda düzenlenen yeni yasa ile toprak reformu yapıldı. Reform sonucu çok sayıda El Salvadorlu ektikleri toprağı, dolayısıyla işlerini, dolayısıyla ülkede bulunma haklarını kaybetti. Bu gelişmeler iki ülke arasında gittikçe tırmanan bir gerginliğin temelini oluşturdu.

1969 yılında, iki ülke arasındaki gerginliğin en hassas günlerinde, 1970 FIFA Dünya Kupası’na katılacak ülkeleri belirleyecek eleme maçlarında Honduras ve El Salvador karşı karşıya geldi. İlk maç Honduras’ın başkenti Tegucigalpa’da oynandı ve Honduras maçı 1-0 kazandı. Tribünlerde her iki takım taraftarları arasında olaylar çıktı. İkinci maç bu kez El Salvador’un başkenti San Salvador’da oynandı ve 3-0 El Salvador’un galibiyetiyle sonuçlandı. Yine tribünlerde şiddetli olaylar vardı. Son maç (play-off) Mexico City’de oynandı. Uzatmada El Salvador’un 3-2 kazandığı maçın bitimini takip eden dakikalarda El Salvador, maçlar esnasında çıkan şiddet olaylarına Honduras’ın kayıtsız kalmasını neden göstererek komşusuyla diplomatik ilişkisini kestiğini açıkladı. Ardından El Salvador’un hava kuvvetleri ani bir baskınla Honduras topraklarına girerek önemli hava üslerini bombaladı ve Honduras’tan sınırdışı etmeyi planladığı El Salvador vatandaşlarının ülkede kalmasına izin vermesini talep etti. Saldırılar sadece birkaç gün sürmesine ve kısa sürede ateşkes sağlanmasına rağmen, çoğunluğu sivil 3150 kişi hayatını kaybetti. Çatışmanın kısalığı nedeniyle ‘100 Saat Savaşı’ olarak da anılan bu olay bir futbol maçında başlayan ilk ve tek savaş olarak tarihe geçti.

Türkiye’den Honduras’a gitmek için en kolay yol, ABD’nin uygun bir şehrine uçtuktan sonra bölgesel bir havayolunu kullanarak Honduras’ın uluslararası havalimanı olan şehirlerinden birine uçmak. Kara yolculuğu yapmayı sevenler Orta Amerika’nın meşhur ‘chicken bus’larını, yani tavuk otobüslerini kullanarak Meksika’dan, Guatemala’ya, oradan da Honduras’a geçebilir. Ya da yolculuğa güneyden başlayanlar sırasıyla Panama, Kosta Rika, Nikaragua’yı geçerek Honduras’a ulaşabilir. Bu otobüsler adını yolcularının yanına hayvan dostlarını almaktan çekinmemesine borçlu! Ülke içinde yapacağınız kara yolculuğunun askeri kontrol noktalarında sık sık kesintiye uğrayacağını, aracınızdan indirilerek üzerinizin aranacağını ve kimlik kontrolü yapılacağını da şimdiden söyleyelim. Tedirgin olmayın, hepsi sizin güvenliğiniz için.

Haydi iyi yolculuklar, ‘derinler’ sizin kendisini keşfetmenizi bekliyor!

 

Bu yazı Mediazine dergisinin Temmuz 2015 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

 

 

PAYLAŞ: