Japonlar’ın Dünyaya Armağanı: Kapsül Otel

Japonların dünyaya armağan ettiği pek çok kavram var, ama benim gönlümde “ kapsül otel ”in yeri ayrı.

Kyoto’da nerede kalsam diye araştırma yaparken, nereden hatırladıysam bir zamanlar duyduğum ve nasıl işlediğini merak ettiğim, fakat Japonya dışında bir yerde olmadığı için deneyemediğim kapsül oteller geldi aklıma.

Fikir basit: Diyelim ki bütün gün sokakları arşınlayan bir gezgin, gün boyu sürecek toplantılar yapmak üzere şehre gelmiş bir işadamı veya bir şehirden bir şehre geçerken bir gece konaklamaya ihtiyacı olan bir vatandaşsınız. Yani otele yatmadan yatmaya gideceksiniz. Ne otelin barında iki tek atacak, ne televizyon izleyecek, ne de spor salonunda koşacaksınız. Kullanmayacağınız hizmetlere boşu boşuna para vermek istemiyorsunuz, ama hostel yatakhanelerinde topluca uyumaya da niyetiniz yok. Tek başınıza uyuyacağınız rahat bir yatağa ihtiyacınız var.

Çok güzel. Buyrun kapsül otele.

Kapsül oteller 1980’lerde bu basit ihtiyaçtan ortaya çıkmış. 2000’ler geldiğinde köhneyen binalar, hızla çoğalan ve kalite çıtası yükselen hostel kavramı kapsüllerin pabucunu biraz dama atsa da, kapsül oteller ölmemiş. Tam tersine, yeni girişimciler “butik kapsül” diyebileceğimiz yeni oteller açmış.

İşte ben de böyle bir “butik kapsül otel”de kaldım: 9 h. Türkçe’ye çevirirsek: 9 saat.

Otele girdiniz + duş yaptınız + uyudunuz + uyandınız + otelden çıktınız = 9 saat. Hesap bu.

Mecbur musunuz 9 saat kalmaya? Tabii ki hayır. Minimum 4, maksimum 17 saat kalabiliyorsunuz. Ama ben şöyle 5 günlük rezervasyon yaptırayım diye bir seçenek yok. 5 gün kalmayı düşünüyorsanız ucuca 17 saatlik rezervasyonlar yaptırabilirsiniz. Ücreti saat başına ödüyorsunuz.

Otelin en matrak tarafı, daha bismillah kapıdan girer girmez ayakkabılarınızı çıkartmanız gerekiyor. Japonya’da zaten birçok yere girerken ayakkabınızı çıkarmanız gerekiyor da, böyle eller kollar bavulla, çantayla, fotoğraf makinesiyle doluyken ayağınızda terlikle resepsiyonun önünde beklemek komik değil de nedir, sorarım.

Resepsiyondan aldığınız anahtarla ayakkabılarınızı girişteki dolaplara kilitledikten, çantanızı da bagaj bölümüne bıraktıktan sonra duşların olduğu kata çıkıyorsunuz. Aynı anahtarla buradaki dolabınızı açtığınızda bulduğunuz şampuan, diş macunu, fırça ve kremlerle yıkanıp paklanıp yine dolaptan çıkan ve değme 5 yıldızlı otelde olmayan pofuduk beyaz havlularla kurulandınız mı? Kurulandınız. Öyleyse son bomba gelsin: Dolaptan bir de pijama çıkıyor! Tüm müşterilerle bir örnek pijamanız üstünüzde, terlikler ayağınızda, saçlarınızı 9h şampuanı kokusuyla savura savura yatağınıza gidebilirsiniz artık.

9 h’da kadınlar ve erkeklerin katları ayrı. Her katta 25-30 tane kapsülden oluşan bir yatakhane var.

Kapsül dediğimiz odacık, kenarları yuvarlatılmış tabut gibi bir yer aslında. Eni 1,5m, boyu 2 m, yüksekliği 1,5 m civarında, ayakucu açık bir tüp. Klostrofobiniz yoksa içeride rahatça hareket eder, oturur, hafifçe ayağa bile kalkarsınız.

Her yer bembeyaz. Kapsülün içinde hafif bir ışık yanıyor. Başucunda bir kontrol paneli, bir de su şişesi var. Hani uyanıp da bir bardak su ararsınız, fantastik pijamalarınızla ortalıkta dolaşmayın diye onu bile düşünmüş sağolsun Japonlar. Kontrol paneli sayesinde ışığı azaltıp çoğaltabiliyor, uyanmak için alarm kurabiliyor, telefonunuzu şarj edebiliyorsunuz. Daha ne olsun?

Ayakucunuzdaki jaluziyi de çekip kapattınız mı uyumaya hazırsınız. Tatlı rüyalar!

 

PAYLAŞ: